• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Tavsiye ve Teşekkürler
Site Haritası

Evlilikte Eşler Arası İlişkiyi Korumak

Evlilikte Eşler Arası İlişkiyi Korumak
        İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır. Doğumundan ölümüne kadar sosyal ilişki ihtiyacı içindedir. Arkadaşlar, meslektaşlar, iş arkadaşları, komşuluk ilişkileri insanın bu sosyal ihtiyacını karşılamaya hizmet eder. Ancak yetişkinler arasındaki ana ilişki çift ilişkisidir ve kişinin mutluluğu ya da mutsuzluğunda diğer ilişki türlerine göre en büyük etkiyi içinde barındırır.
        İnsan oğlu gibi karmaşık iki canlı varlığın birleşmesi ile oluşan yapıya ilişki denir. İlişki canlıdır .Kurulduğu andan itibaren kendi içinde sürekli olarak değişme, gelişme ve gerileme özelliğine sahiptir.
        İnsan oğlunun bu ilişki ihtiyacını karşılama çabası ancak bir aşk ilişkisi arama davranışında kendini gösterir. Bu nedenle insanlar sosyal yönden beslenebilmek için bir aşk ilişkisi bulmak ve bulduktan sonra bu ilişkiyi sürdürebilmek için önemli miktarda çaba, zaman ve enerji harcamak durumunda kalırlar.
        Eğer siz de bir ilişki arayışı içinde olanlardansanız doğru ilişkiyi bulmak üzere elinizden geleni yapmalısınız. Eğer mevcut bir ilişkiniz varsa onu korumak ve geliştirmek için elden geleni yapmalısınız.
        İlişkiyi korumak diğer cansız mekanik sistemlere göre çok daha fazla çaba ve emek gerektirir. Eşler arası ilişkide her bir partnerin ihtiyaç, arzu ve isteklerine ilaveten canlı bir varlık olan ilişkinin de ayrıca ihtiyaç ve gereksinimleri vardır. Canlı bir sistem olan eşler arası ilişkinin korunması ve gelişmesi için hem iç bakım hem de dış bakıma ihtiyaç vardır. İlişkinin bakımı sanıldığından zor ve zaman alan bir süreçtir. Diğer taraftan insanlar üzerin de kafa yormadan kendiliğinden gelişme değişme potansiyelini de için de barındırır.
        Canlı fiziksel bir sistem olan vücudumuz da yaşamını sürdürmek için bizim farkında olmadığımız bir dizi otomatik ayarlamalar yapar. Örneğin vücudumuzda enfeksiyon olduğunda ateşimiz çıkar. Vücut ısısı ve solunum buna göre kendiliğinden yeniden ayarlanır. Ancak zaman zaman bir ameliyat, bir aşı ya da antibiyotik tedavisi gibi dış müdahaleye de vücudun gereksinimi olur. İşte bunun gibi iki kişi arasındaki bir ilişkinin sağlıklı kalabilmesi için bir yıl dönümü kutlaması, veya bir danışmanlık hizmeti almak gibi bir dış yardım ve bakım da yerine göre gereklidir.
        Bir ilişkinin başlangıçından itibaren partnerlerin güçlü ve uyumlu bir ilişki kurmaya çalışmaları uzun ve doyurucu bir ilişkinin temellerini atmaya yardımcı olur. Bir ilişkinin nasıl olacağının tohumları büyük bir ihtimalle ilişkinin en başında farkındalık sınırlarının dışında ekilir. Bu böyle olmakla birlikte hiç bir ilişki sorunlardan iniş ve çıkışlardan muaf değildir.
        O halde bir ilişkiyi canlı ve sağlıklı tutmak için ana besin kaynaklarının neler olduğunu bulup ortaya çıkarmamız gerekiyor. Sanıldığının tersine bir ilişkiyi besleyen ana besin çifttin günlük etkileşimlerinin satır aralarında gizlidir. Örneğin beraber geçirilecek bir hafta sonu etkinliğine beraber karar vermek, akşam yemeğine karar vermek, eşinizin çamaşırlarını kuru temizlikçiye vermek, sabahleyin eşinizin yanından ayrılmadan önce ona bir buse vermek ya da kapı aralığında onaylayan bir bakış ve bir gülümseyiş, onu gördüğümüzde sevinmek, vb.
        Sözün kısası bu ara zeminlere özen gösterilmesi ve emek harcanması bir ilişkinin geleceğini belirleme potansiyelini içinde barındırır. Bir başka şekilde ifade edecek olursak bir adamın karısına mutfakta kabullenici bir bakış atması üç dört gün ya da bir hafta sonra ki sevişmelerinin başlangıcını oluşturur.
        İlişkiyi besleyen koruyan ve geliştiren diğer bir ana besin kaynağı eşlerin birbirlerine kabullenici ve nazik davranmalıdır. Örneğin evinize gelen bir konuğunuz giderken cep telefonun unuttuğunda arkasından koşar ya da telefon ederek telefonunu unuttuğunu haber veririz. Sen nasıl bir insansın?  her şeyini unutuyorsun, senin aklın nerede? diye onu eleştirmeyiz suçlamayız.
        Yine evimize gelen bir misafir masa örtüsüne kahvesini döktüğünde ona çok sakar ve beceriksiz olduğunu ve başımıza iş çıkardığını söylemeyiz. Tam tersine misafirimize bunun hiç önemli olmadığını söyleyerek yatıştırır, yeni bir kahve getirir ve masa örtüsünün de hemencecik değiştiririz. Peki eşimiz eve gelen misafirden daha mı az önemli. Tam tersine gecemizi ve gündüzümüzü paylaştığımız en önemlisi de ruhumuzu ve bedenimizi paylaştığımız; yanında uyuyarak canımızı emanet ettiğimiz eşimiz/partnerimiz en fazla özene ve nazik davranılmaya hak eden kişidir. Yani seven sevilir. Kaçan kovalanmaz. 
        Kaçan yorar. Kaçan ilişki terazisinin diğer kefesinde olumsuzluk biriktirerek evlilik ilişki dengesinin olumsuz tarafının ağır basmasını sağlayarak sistemi olumsuz bir şekilde etkiler. Uzun yıllar önce kara deniz kökenli olan bir danışanımın dediği gibi ‘ısıtan sobanın etrafından kimse kaçmaz’.
        İşin sırrı günlük etkileşimlerimiz de eşimize de bir yabancıya bir misafire davrandığımız gibi özenli ve nazik davranmayı başarmamızdadır. Eşiniz/partneriniz gönlünüzün en önemli konuğu olsun. Bunu başardığınız noktada sizde onun en önemli konuğu olursunuz. Çünkü ilişkiler hep karşı kıyıdan başlar.
        Özen ve naziklik evlilik ilişkisinde şevkati, merhameti samimiyeti ortaya çıkarak eşlerin bu üç olumlu duyguyu ilişkilerinde deneyimlemelerini sağlar. Deneyimlemek her şeydir. Vücut ve beyin iyiyi kotlar ve iyiyi devam ettirmek için kendi kendine otomatik olarak yeniden programlanır. Çift ilişkisinin ana damarları olan dörtlü duygu şefkat, merhamet, samimiyet ve merhamet çift ilişkisinde tarafların kendi içlerinde ve ilişki duygularında coşku yaşamalarını sağlar. Coşku olan bir ilişkide sıkılma, basılma olmaz. Eğer bir ilişkide sıkılma oluyorsa bir yerde bir arızi durum var demektir.
        İyi korunmuş bir ilişki her iki taraf için de bir güç kaynağıdır.
        Küreselleşmenin sosyal etkileri telefon bilgisayar gibi teknolojik olanaklar insan canlısını insanlar arasındaki yüzyüze ilişkiler ve kişisel temas için gerekli olan insan sıcaklığından yoksun bırakmaktadır. Bu teknoloji toplumunda zihnimizi gereğinden fazla şeylere odaklayarak insanlarla ruhsal sosyal ilişki yaşamamızı engelleyebiliyoruz.
       Bu noktada paradoksal bir biçimde bir ilişki arayışı ve insan canlısının insanlarla yakın ilişkiler içinde olma isteği daha da çok önem kazanmış gibi görünüyor. Vurgulamak istediğim temel örüntü bu fırtınalı teknoloji cağında yakın ilişkilerin insana güvenli bir liman sağlama olanağını içinde barındırabileceğidir.
        Evlilik ilişkisini zora sokan durumların en başında çiftlerin normal hayat olaylarını yanlış tarafından tutmaları sonucunda birbirlerinden ayrı düşüp yakınlık duygularını yitirmeleri, sevildiklerini ve takdir edildiklerini hissedememeleri gelir.
        Sanıldığının tersine mutlu olan çiftler de birbirlerine bağırıp çağırabilirler. Yüksel sesli tartışmalar mutlaka evliliğe zarar vermez. Her çiftin çatışma çözümü yaklaşımı birbirlerinden farklıdır. Kimisi ne pahasına olursa olsun çatışmadan kaçınır. Kimisi bol bol kavga eder. Kimisi farklılıklarını dillendirip uzlaşmanın bir yolunu arar. Bu işe yaradığı ve her iki tarafın da işine geldiği sürece hiç bir tarz diğerinden daha iyi değildir. Bu noktada asıl sorun bir taraf hep çatışmayı dile getirip çözmek isterken diğeri de hep bundan kaçarsa ve üstüne üstlük bunu da yapamadığını ifade ederse bu çifttin başı dertte demektir.
        İlişkisini korumak ve geliştirmek isteyen kişi partneri hoşlanmadığı davranışlar yaptığında hemen kendi kendine eşim hoşlanmadığım davranışlar yaptığında ben genelde ne yapıyorum?  sorusunu kendi kendine sormalıdır. Bunun ardından şimdiye kadar yaptıkları işe yaramıyorsa ne yapıyorsa yaptığından vaz geçip yeni bir şeyler belirleyip farklı şeyler yapmalıdır. Böylece yararlı sonuçlar alınana kadar farklı yöntemler denenebilir. Bunun anlamı: ilişkinde her zaman yaptıkların seni nereye kadar götürmüş ise bundan sonrada aynı yere götüreceğidir.
        Kısacası ilişkiyi iyiye götürmeyen ve evlilik ilişkisinin kilitlenip kaldığı bu noktada çiftler yöntemlerini ve davranışların değiştirerek bir çıkış yolu bulabilirler. İşin özü çiftler tekrar tekrar aynı şeyleri yapmanın farklı sonuçlar getirmediğini anladıklarında aralarındaki çatışmanın çözümü sadece ve sadece bir süreç ve yeni yaşantı birikimlerinin evlilik havuzunda toplanmasına bağlıdır.
        Evlilik ilişkisinde çift etkileşimlerinde sert başlangıçlar yapmamak onarıcı davranışlarda bulunmak, eleştirmemek, eşi hor görmemek, savunmaya geçmemek, araya duvar örmemek nazik ve hürmetkar davranmak, hem ruhsal varlığına hem fiziksel varlığına hem de davranışlarına hürmet etmek ilişkiyi korumanın ve sürdürmenin yol haritalarıdır.
        Yüreğinizdeki en önemli konuk eşiniz/partneriniz olsun!

Shu. Güldane KAVGACI
Aile ve Evlilik Terapisti& Cinsel Terapist