• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Tavsiye ve Teşekkürler
Site Haritası

Evlilikte Eşleri Bir Arada Tutan Yapıştırıcılar !

Evlilikte Eşleri Bir Arada Tutan Yapıştırıcılar !
        Bir evlilik ilişkisinde çiftleri bir arada tutan şeyler olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilir.

       Evlilikte çiftleri bir arada tutan olumsuz özellikler toplumsal statü kaybı korkusu, değişiklik ve belirsizlik korkusu yalnız kalmaktan korkma, sahip olunan ortak mülkü kaybetme korkusu, alışkanlık, ilişki bağımlılığı, dini inançlar, toplumsal değer yargıları, orijin ailenin boşanma konusundaki baskıları olarak sıralanabilir.
       
Ancak kimse boşanmak için evlenmediğine göre ve ilişkisini kaybetmek istemeyeceğine göre ve en önemlisi de mutlu bir beraberlik yaşamak isteyeceğine göre bu yazıda çiftleri bir arada tutan olumsuz özeliklerden ziyade olumlu özelikler üzerinde durulacaktır.
       
Bundan önceki yüzyıllarda toplumsal değer yargıları, kadına yönelik baskılar dinsel öğreti, kadının erkeğe ekonomik olarak bağımlı olması çiftleri bir arada tutan temel nedenlerken günümüzde duygusal bağlılık çiftleri bir arada tutan en önemli neden olarak kendini göstermektedir.
       
Buna göre günümüz evliliklerinde çiftleri bir arada tutan olumlu etkiler; ilişki duygusunun iyi olması kişinin o ilişkide anlaşıldığın, değer verildiğini, önemsendiğini ve güven içinde olduğunu hissetmesidir. Evlilik ilişkisinde eşlerden her birinin hem bireyselliğini hem de ait olma duygusunu dengeli ve eş zamanlı olarak yaşaması önemli bir veridir. Kısacası eşlerin evlilik memnuniyetlerinin düzeyi eş ilişkisinin kaderini belirleyen temel çizgidir.
        Eşlerin birbirlerine duygularını, düşüncelerini, ihtiyaçlarını açıkça ifade edebilmeleri kendilerini gerçekleştirmede birbirlerini desteklemeleri çok önemlidir. Eşlerin evlilik hayalleri ve gelecekle ilgili beklentileri hayata bakış açılarındaki benzerlikler çatışmaları azaltıcı ve dolayısı ile evlilik memnuniyetini arttırıcı noktalar olarak göze çarpmaktadır.
         Evlilikte mutluluğun ne olduğunun bulup ortaya çıkarabilmemiz için mutluluğun kime göre mutluluk ve neye göre mutluluk olduğu sorularına yanıt bulmamız gerekir. Bu sorulara da yanıt bulabilmemiz için evlilikte mutluluğu aktüel mutluluk ve öznel mutluluk açılarından incelememiz gerekir.
       
Yaşam koşulları, eşlerin iyi anlaşması, kendilerini güvende hissetmeleri, karşılıklı anlayış, yeterli kişisel özgürlük alanı, iyi ev koşulları, yeterli maddi gelir, mesleki memnuniyet, evle iş yaşamı dengesinin kurulmuş olmasını aktüel mutluluk bileşenleri olarak sıralayabiliriz. Ancak bir evlilikte asıl mutluluğu belirleyen öznel mutluluk becerileridir. Önemlidir çünkü kişinin farkındalık sınırları dışında işler. Öznel mutluluk kişinin evlilikten beklenti düzeyine, küçük başarılardan memnun olabilmesine, ailesinde gördüğü eş, babalık, annelik modeline ve en önemlisi de kişinin özgüven düzeyine bağlıdır.
       
İnsanoğlu kendisi için çok önemli olan bir çok şeyden fazla güçlükle karşılaşmadan vazgeçebilir. Ama sevgi dolu bir aşk ilişkisi içinde yaşanan duygusal yakınlıktan asla vaz geçemez. En çok sevdiği yemekleri yemekten lüks arabasından cep telefonundan vaz geçebilir. Ama duygusal yakınlık gereksiniminden asla vaz geçemez. Yani insanları bir aşk ilişkisi arayışına sokan en temel faktör insanın sürekli bir diyalog içinde olma ihtiyacıdır. İnsanlarla yakın temas seviliyor duygusunu hissetme insanın en temel ruhsal sosyal gereksinimlerinden biridir. Aynı besin eksikliği gibi sevgisizlik de insanı öldürür.
        Bir evlilik ilişkisinin en önemli bileşeni duygusal yakınlıktır. Gel gelelim bu duygusal yakınlık ilişkide çok hassas çok ince bir çizgidir. Çünkü kimin ne kadar duygusal yakınlığa ihtiyaç duyduğu kişiden kişiye değişir. Ayrıca bu yakınlık ihtiyacının miktarı kişinin içinde bulunduğu duygusal ve sosyal duruma göre de değişir. Bebekler ve çocuklar bu duygusal yakınlığı anne ve babalarından alır. Erişkin hayatta temel insan ihtiyacı olan bu duygusal yakınlık eş ilişkisinde aranır. Yani mahrem bir ilişkide aşk ilişkisinde. Her insan anlaşılmayı kendi gerçekliği içinde biricikliğinin kabul görmesini ister çünkü kişisel gelişim ve olgunlaşma ancak bu duygusal yakınlık içinde mümkündür.
       
İnsanlar aşk ilişkisinde bulabilecekleri duygusal yakınlığı bulamadıkları ya da kaybettikleri zaman hayatın anlamsızlaşması hayattan alınanan zevkin azalması depresyon gibi bir yığın sorunla yüz yüze gelirler. İnsanın yüreğindeki bu acıyı dindirecek ne yazık ki bir ilaç yoktur .Yürekte hissedilen bu acıyı dindirecek bir ilaç olmadığı gibi her çifte hatta her bireye iyi gelem bir sihirli iksir de yoktur. İyileşme danışan ve terapist arasında kurulan güven ilişkisinden sora danışanın iç ve dış dinamiklerine göre gün be gün tuğla tuğla yeniden bir inşa edimidir.
       
Diğer taraftan ilişkide bazı insanlar yakınlıktan kendini açmaktan çok korkarlar. Bunun nedenlerinden biri kişinin çocukluk ve ergenlik yılarında anne ve babalarından kendini boğacak kadar bir yakınlık görmeleridir. Diğer bir nedeni de yakın ilişkilerde yaralanmış ve travmaya uğramış olmalarıdır. Çocuğun boşanma ya da ayrılık sonucu anne ve babasından birini kaybetmesi ebeveynlerin ölümü eş tarafından terk edilme bu tür durumlara verilecek örneklerdendir. Çocuğun böyle bir kayıp duygusu yaşamış olması yetişkin yaşamında yakınlık gerektiren ilişkilerde kaçıngan ve soğuk davranmasına neden olur. Bu kişiler kurdukları ilişkilerde terk edilmemek ve yeni bir kayıp duygusu yaşamamak için ilişkiye tam anlamı ile kendilerini vermeyerek emniyet sağlamaya çalışırlar. Ne yazık ki bu tür bir yaklaşımın sonucunda tam da korktukları şey başlarına gelir. ilişkilerinde duygusal olarak kendilerini açamadıkları için aslında onların ilişkileri gerçek anlam da başlamadan biter. Ne kadar acı değil mi? Yaşamda niyetle sonuç ne kadar da farklı olabiliyor.
       
Evlilik ilişkisinde çiftleri bir arada tutan önemli yapıştırıcılardan biri de ben ve sen ilişkisidir. Eğer bir ilişkide denge ben ve sen ilişkisinden ben ve şey ilişkisine kaymışsa bu ilişki hiç şüphesiz sorunlara ve ilişkide güç mücadelesi gündemlerine davetiye çıkarır. Ben ve sen ilişkisi eşit iki insan arasında karşılıklı bir alış veriş ilişkisini temsil eder. Ben ve şey ilişkisi ise ilişkide ötekini nesneleştirir.
       
Evlilik ilişkisinde çiftleri bir arada tutan en önemli diğer bir yapıştırıcı da eşlerin açıya mutsuzluğa dayanma kapasiteleridir. Çünkü hiç bir çift yaşam yolculuğunda başlarına gelebilecek olan problemlerden muaf değildir. Hepsi problemle karşılaşır, hepsinin canları yanar. Burada temel örüntü problemler karşısında birbirlerini suçlamadan el birliği ile problemlerin çözümüne ilişkin ileriye doğru dengeli bir şekilde hareket edebilmeleridir. Lakin buralarda bir denge sağlamak zor zanattır hem de çok zor. Eğer çiftin problem çözme etrafında birleşip ileriye doğru hareket edebilme kapasitesi varsa karşılarına çıkan ilk yarığın içine düşmezler. Aile yaşam evrelerinde hemen hemen kaçınılmaz olan evlilik ve aile problemlerini kendilerini, eşlerini ve ilişkilerini yaralamadan atlatabilirler .Her başarı onların evlilik ilişkisinde olumlu başarılı bir evlilik hikayesi olarak yerini alır. Ve bu olumlu evlilik hikayelerinin varlığı çifttin problem çözümünde kendilerine ve birbirlerine güvenini arttırmaya hizmet eder.
       
Evlilik ilişkisinde eşlerin rollerini iyi yapmaları eşleri bir arada tutan önemli yapıştırıcılardan bir diğeridir. Yani mutlu çiftler birbirleri ile uyum içinde bir takım olarak iyi çalışan çiftlerdir.
       
Bir ilişkide çifttin kavga etmesi ve tartışmanın varlığından ziyade ilişki de içlerinden biri veya her ikisinin engellenmesi basılması soruna yol açar. Çünkü bu durumların varlığı eşin sineye çekmesine yol açar. Sineye çekme evlilik ilişkisine en çok zarar veren temel örüntüdür .İçe atılan şey içte sessiz durmaz. Durmadan kişiyi teper. En önemlisi de sineye çekmek eşlerin duygu ve düşüncelerini paylaşmasını engelleyerek sinsi bir şekilde onları birbirinden uzaklaştırır. Uzaklaşma acımasız mesafe koymayı gündeme getirir. Uzaklaşama bir kez gerçekleşti mi çifttin diğer seçeneklerini dışarıda bırakır. 
       
“Tıpkı bir halk türküsünün dediği gibi uzaktan sevmek olmaz gel beriye beriye.” Kısacası uzaklık ve acımasız mesafe katılığı sevgiyi öldürür.
       
Çiftlerin bir sorunla karşılaştıklarında onarıcı davranışlarda bulunma kapasitesi çiftleri bir arada tutan önemli yapıştırıcılardan bir diğeridir. Örneğin hatamızı kabul etmek, özür dilemek eşin iyi yaptığı şeylere vurgu yapmak nazik davranmak gibi.
       
Çiftleri bir arada tutan bir diğer önemli faktörde mahremiyettir. İlişki mahremiyet sınırları içerisine yaşanırsa eşler özel olma önemli olma duygusunu yaşayabilirler. Bu duyguda ilişkiyi besler. Mahrem ilişkinin en önemli özelliği kişinin kendini karşısındakine açmasıdır. Böylece ilişki içindeki insanların özel bir duygusal yakınlık kurma olanağı ortaya çıkar. Fakat burada farkındalık sınırlarının dışında işleyen çok ince bir çizgi vardır. Bu çizgi kişi bir kez kendini karşısındakine açtığında kırılganlığı incine bilirliği kat be kat artar. Çiftlerin ilişkilerinde bu incine bilirlik noktalarına itina ve özen göstermeleri tercih ve tavsiye olunur. Yine aynı şekilde yakın bir ilişkide incine bilirliğin yanın da mahcubiyet ve bir parça da yabancılık duygusu kendiliğinden vardır. hatta bu iki duygu iyi bir ilişkinin işaretlerindendir. Eşlerin bu iki duyguya da duyarlılıkla yaklaşmaları kendi yararlarınadır. 
        Günümüzde evlilik ve aile kurumundan erkeklerden ziyade kadınlar memnun görünmemektedir. Bu memnuniyetsizlikleri kadına özgü olan romantik hayallerinin gerçekleşmemesinden ziyade geleneksel aile yapısı içinde kendilerine biçilen role itiraz etmelerinden kaynaklanmaktadır. G ünümüzde kadınların zorunlu olarak iş yaşamına atılmış olmalar sırtlarındaki yükü otomatik olarak iki katına çıkardı. Kadınlar iş yaşantısı evlilik yaşantısı evin ve çocukların bakımı gibi yüklerin altında eziliyorlar. Bunun sonucunda eşlerinden ev ve çocuk bakımında eşit paylaşım istiyorlar. Erkekler kadınların bu isteğini kabul etmiyor. Erkekler bu paylaşım söylemini yalnızca destek olarak algılanıyor ve elektrik süpürgesi ile evi süpürdüklerinde evde kendine düşen görevi tamı tamına yerine getirdiğini düşünmektedir. Kadınlar sadece ev hanım ı ya da anne rolüne yerleştirilmekten ve aile meslek yaşamındaki ağır yük altında kalmaktan hoşnut olmadıklarını ifade etmeye başlamışlardır. Belki de bu durum boşanmanın neden daha çok kadınlar tarafından istendiğini de açıklayan bir durumdur.
       
Günümüzde geçerli olan aile modeli anne baba ve çocuktan oluşan çekirdek aile modelidir. Çocukların büyük bir çoğunluğu anne ve babaları ile yaşayıp büyümektedir. Yine gençlerin büyük bir çoğunluğu için aile bütün kavga ve dövüş ortamına rağmen güveni , ait olma duygusunu ve sadakati aile ilişkilerinde arıyor. Şu da bir gerçektir ki günümüzde evlenme yaşı büyüdü . Yani insanlar artık daha geç evleniyorlar ve eskiye nazaran aileler çok daha kolay dağılabiliyor.
       
Günümüz ilişkilerinde beklentiler yükselmiştir. Ayrıca evliliğin yaşam kalitesini yükselteceği yönündeki beklentinin karşılanmıyor olması evlilik memnuniyetsizliğini açıklayan ana sebeplerden biridir.
       
Geçmişe oranla günümüz ilişkilerinde eşler için her şeyden çok ortak sevgileri bireysel bağımsızlıkları önemli hale gelmiştir. Bunlar tehdit edildiğinde veya kaybolmaya başladığında evlilik sona erdirilebiliyor.
       
Hayatta çok az şey aile sevgisi kadar önemlidir. Hiç bir şey bu sevginin yerini tutamaz Aile, yaşamın acımasızlığı ve bize verdiği streslere karşı sığındığımız korunaklı bir limandır. Beslenme barınma gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılandığı yerdir. Aile sadece biz olduğumuz için kabul edildiğimiz, onaylandığımız yerdir. Dış dünya ile sağlıklı ilişkiler kurabilmemizi sağlayan ilk sosyalleşme kurumudur. Bize bu kadar çok şey bahşeden evlilik ilişkimize nasıl yaklaşacağımız bir secim meselesidir. Üstelik siz istemediğiniz sürece hiç kimsenin aile sevginizi elinizden alamaya gücü yetmez.
        Aile sevgisi diğerleri ile kıyas kabul etmez. Ona gereken onuru vermenin tek yolu emektir.

Shu. Güldane KAVGACI
Aile ve Evlilik Terapisti &Cinsel Terapist